"Musa 'Rabbim!' dedi, 'Gönlüme ferahlık ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz. Ki sözümü iyi anlasınlar.' " (Tâhâ, 20/25-28)

Düşünen İnsanlar İçin “Hayvan-İnsan” Karşılaştırması—

وَإِنَّ لَكُمْ فِي الْأَنْعَامِ لَعِبْرَةً

«HAYVANLARDA SİZİN İÇİN BİR İBRET VARDIR» (Nahl, 66)

—Düşünen İnsanlar İçin “Hayvan-İnsan” Karşılaştırması—


NOT: Okuyacağınız bu yazı, bazı hayvanların hâl ve davranışlarıyla kimi insanların tutumları arasında bir karşılaştırma yaparak sizi düşünmeye ve ibret almaya sevk etmeyi hedeflemektedir. Düşünerek ve her hayvanı okuduktan sonra “Burada acaba hangi mesaj verilmek isteniyor?” diyerek dersler çıkarmaya çalışarak okuyunuz. Göreceksiniz ki, birkaç satırda birçok mana ve anlam içinizi hoplatacak ve sizi derin düşüncelere sevk edecektir. Fayda vermesi dilekleriyle…



- DEVE: Yolculuğun uzunluğuna ve azığın kıtlığına direndiği zaman, devenin değeri yükselir. İyi bir bakıma ve süslenmeye hak kazanır; ölüm gelene dek hayatı onurla geçer… Böyle olmayan develere gelince, direncinin azlığı ve taşıma gücünün zayıflığı onları değersiz hâle getirir. Yenmek için yedirilir, boğazlanmak için iyi bakılır. Onlara yapılacak en iyi ikram, olsa olsa boğazlanacakları anda bıçağı kendilerine göstermemektir!

- TİMSAH: Yemek yeme işlemini tamamladığı zaman dişleri arasına giren yiyecek kalıntılarını toplaması için küçük bir kuşa ağzını genişçe açar. Bunu yapmasının tek sebebi, çürüklerin dişlerini kemirme korkusudur! Kimi insanlar vardır ki, çürükleri belirli bir süredir kendilerini kemirip durmaktadır; ama onlar, kendilerinde olan hastalığın kökünü kurutması için hiç kimsenin müdahalesine müsaade etmezler! Bu halleriyle ne timsaha benzemektedirler, ne de kuşu taklit etmekteler! Kardeşim; bir işi yapmayı beceremiyorsan, bari yapılmasına müsaade et. Hutbe hazırlayamıyorsan, hutbeyi dinleyen ol. Ders vermeyi beceremiyorsan, derse katılan ol. Başkalarını düzeltmeye güç yetiremiyorsan, başkalarının seni düzeltmelerine engel olma!

- POSTA GÜVERCİNİ: Bir mektubu yerine ulaştırması için sahibi tarafından salınan posta güvercini, güneşin verdiği sıkıntıya katlanır, karşılaştığı rüzgâra, yağmura, gök gürültüsüne ve şimşeğe aldırış etmeden, gece-gündüz demeksizin yol alır; avcıların oklarına maruz kalmamak için havada manevra yapar. Bunun yanı sıra, kanadını kırarak ilerlemesini engelleyecek her hangi bir kapana yakalanıp mektubu zayi etmeme adına, yere saçılan buğday tanelerini yemek için aşağıya inmekten kaçınır. Mektubu yerine ulaştırdığında ise, dilediği şeyi yemek için kanatlarını özgürce açar. Ey Allah’a giden yolda mesaj yüklenmiş kimseler! Acaba bu yolda hangi sıkıntılara göğüs gerdiniz? O’na yakın olmak için ne kadar yükseldiniz? Hangi tuzaklar ilerleyişinizi engelledi? Vâaah size! Cennete bir kere daldırılıp çıkarılmak ömür boyu çekilen bütün sıkıntıları unutturacaktır. Cennetteki tek bir saniye tüm dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. O halde bu tereddüt niye? (!)

- KEDİ: Bir kere ona iyilik etsen, seni her gördüğünde kibarca yanına gelir ve elbisene sürtünür. Sen ise ey insan; bedeninin her zerresi, bizim sana olan ihsânımıza şahitlik etmekte, vücudundaki her kıl tanesi, bizim nimetimiz sayesinde ayakta durmaktadır. Ancak bütün bunlara rağmen seni her ne zaman bize yönelmeye teşvik etsek bizden yüz çeviriyor, kendimize yakınlaştıracak olsak başkasını arzuluyorsun. Sana vardığımız her seferde bize cefâ ediyor, en çok bize muhtaç olduğun halde düşman kesiliyorsun. Biz ise senden müstağni olduğumuz halde sana iyi davranıyoruz. Ey kalbi gâfil kimse! Hiç hayvanlardan ibret almaz mısın? Sakın ha kendini büyük görme; zira Kâbil, kardeşini nasıl defnedeceğini bir kargadan, Süleyman aleyhisselam ise, Belkıs’ın haberini Hüdhüd’den öğrenmişti!

- KARINCA: Hacminin küçüklüğü ve kuvvetinin azlığına rağmen sırf kışın yiyebilmek için yaz günlerinde ağırlığının kat kat fazlasını taşır. Yazın topladığı yiyeceklerin tatlılığı, onu kış azığı biriktirmekten alıkoyamaz! Zira o, kışın aç kalmanın zorluğunu bilmiş ve (kışa hazırlık yapmayarak) helak olanlardan ibret almıştır. Kardeşim! Artık dünyanın yaz, âhiretin kış olduğunu anlamalı ve biraz olsun ibret almayı bilmelisin!

-EŞEK: Gecenin zifiri karanlığında ahırına yürür ve orayı bilir. Kendi hâline bırakılsa, kılavuzu olmadan yuvasına ulaşır. Bu marifetinin yanı sıra o, kendisini durdurmak için çıkarılan sesle, ilerlemesi için söylenen sesi birbirinden ayırt eder. Ey cennete giden yolda şaşıran ve ey cennete çağıran kişinin sesi ile cehenneme davet eden kimsenin seslerini birbirinden ayıramayan kişi! Gayret göstermede henüz eşeğin seviyesine bile ulaşamamışsın! Anladıkça aklın başından gidiyor, kabre yaklaştıkça gevşekliğin artıyor. Ecelinin yaklaşması, emelini artırıyor. Birçok gururlu insanı kabre defnetmen, seni gurur sevgisinden daha alıkoymamış. Âaah, ah! Eşeğe ne kadar da haksızlık ediyorsun!

-ETİ YENEN BAŞIBOŞ HAYVANLAR: Bu hayvanlar, kimi zaman necis olan şeylerden yerler ve bu şekilde etlerine pislik bulaşmış olur. Ulema bu hayvanların etlerinin, kırk gün süreyle ahıra hapsedilmedikleri sürece yenilmesini haram görmüştür. Bu süre zarfında temiz yiyecek yerler ve etleri temizlenerek yenilmeye elverişli hâle gelir/helale dönüşür. Bu gün de insanların birçoğu harama bulaşmış ve bu nedenle hem halleri, hem de etleri pis olmuştur! Bunlar da tıpkı eti yenen bu başıboş hayvanlar gibi hapsedilmeye ne de muhtaçtırlar! Ruhları arınana ve nefisleri temizlenene dek hapis süresince güzel sözlerden ve sâlih amellerden başka bir şey görmemeliler ki, böylelikle “Meleklerin canlarını tertemiz oldukları halde aldıkları” (Nahl, 32) kimselerden başkalarının giremeyeceği cennete girmeye hak kazanabilsinler. Bu mükâfata hak kazandıklarında ise kulaklarında meleklerin mırıldandığı şu ebedî ezgi yankılanacaktır: “Selam size! Tertemiz oldunuz. Artık ebedî kalmak üzere girin buraya.” (Zümer, 73)


HAYVAN GÖRÜNÜMÜNDEKİ İNSANLAR!

Kimi insanlar vardır, insan görünümünde hayvandırlar.

- Onlardan kimisi değirmenin etrafında dönen ve bir adım öteye gidemeyen “Eşek” gibidir. Âhiretini boşamış, dünya ile evlenmiştir. Gündüz taş, gece odundur. Hayvanları bu tür insanlardan derece bakımından daha üstün kılan Allah ne yücedir! O hayvanlar ki, faydaları kendilerinden başkalarına da dokunur. O insanlar ise, ne kendilerine ne de başkalarına fayda sağlarlar. Ben sana dememiş miydim bunlar “hayvan gibidirler; hatta daha da aşağılıktırlar” (Furkan, 44) diye!?

- Kimisi, ördüğü ipeğin içerisinde ölen “İpek Böceği” gibidir. Arzuları ile arasındaki sevgi çok gariptir. Şeytanı ile arasındaki kardeşliği çok candandır. Ölümünü kendi eli ile hazırlar, sâbit adımlarla ateşe doğru ilerler. “Onlar (ancak) kendi kendilerini helak ediyorlar.” (Tevbe, 42) bunların dünya hayatındaki sloganlarıdır.

- Kimisi de kafasını toprağa gömen, hiç kimsenin kendisini görmediğini ve yaptığı kötülüklerin farkına varmadığını zanneden “Deve Kuşu” gibidir. Öldürmediğini sanır; oysa kurbanının kanı ellerinden akmaktadır. Çalmadığını iddia eder; hâlbuki parmak izleri suçun işlendiği yerdedir. Takvâ elbisesi giyer; oysa şarap damlaları ağzından akmaktadır. Şu ayet böylelerinin örneğidir: “Onlar (kendi akıllarınca) Allah’ı ve müminleri aldatırlar. Hâlbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar; lakin bunun farkında değillerdir.” (Bakara, 9)

- Kimisi ise renk değiştirmede tıpkı “Bukalemun” gibidir. Sâlihlerin meclislerine girer, “‘raf” ve “Hûd”u dinler, etkilenir; sonra fâcirlerin meclislerine gider “gitar” ve “ud”u dinler, zevklenir. “İki tarafın arasında bocalayıp durmaktalar, ne onlara, ne bunlara (gitmekteler!..)(Nisa, 143) bunların hayattaki yollarıdır.

- Kimileri de (diğer canlılara) zıt ve ters yapısı ile karanlığı sevip, aydınlıktan nefret eden “Yarasa”ya benzer. Günahtan hoşlanır, itaati sevmez. Fıtratı bozulduğu için anlayışı tersyüz olmuştur. İşte bundan dolayı: “Allah, (Hâkimiyette, kanun koymada, yaratmada, dualara icabet etmede, gaybı bilmede, fayda ve zarar vermede…) ‘tek’ olarak anıldığı zaman, âhirete iman etmeyenlerin içlerini sıkıntı basar/nefret ederler. Ama Allah’tan başkaları anıldığı zaman ise hemen yüzleri gülüverir/sevinirler.” (Zümer, 45)

 

 



Okunma Sayısı:3856