“Kur’ân, âlemler için bir öğüt ve hatırlatmadan başka bir şey değildir.” (68/Kalem, 52)

LÂ İLÂHE İLLALLÂH’I BİLMEK FARZDIR!

 

L

â ilâhe illallâh kelimesi Müslüman olduğunu söyleyen bir toplumda yaşadığımızdan olsa gerek, bizlerin çocukluktan bu yana hep duyageldiği ve hiç de yabancısı olmadığı bir kelimedir. Tabir yerindeyse toplumun en gavuru bile belki içinde hiçbir sıkıntı duymadan ara ara bu kelimeyi söylemekte ve dile getirmektedir. Hatta kendince imanından şüphe duyduğu zaman nikâh elden gitmesin diye derinden derinden, vurgulaya vurgulaya söyler. Söyleyince de cenneti garantilediği için rahatladığını hisseder! Evet, işte böyle bir kelimedir lâ ilâhe illallâh. Ama maalesef ve maalesef ki, ne dindar olanları, ne de dinden uzak olanları bu kelimenin bir türlü mana ve muhtevasını öğrenme noktasında gayret göstermemektedir. Oysa Allah her şeyden önce hatta namazdan, oruçtan bile önce bizlere, bu kelimeyi öğrenmeyi, anlamlarını bilmeyi ve gereğince yaşamayı farz kılmıştır.

Şimdi gel, beraberce bu kelimenin ne anlama geldiği ve neden öğrenmemiz gerektiği sorusunun cevabını bulmaya çalışalım.

Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de, başta Peygamber Efendimiz olmak üzere tüm insanlara Lâ ilâhe illallâhı bilmeyi farz kılmıştır. Rabbimiz şöyle buyurur:

فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ

(Ey Muhammed!) Lâ ilâh illallâh’ı (yani Allah’tan başka hiç bir hak ilah olmadığını) bil! Hem kendinin, hem de iman etmiş erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de bilir.” (Muhammed Suresi, 19)

Rabbimiz burada Peygamber Efendimize emir buyurarak kendisinden Lâ ilâhe illallâhı bilmesini istiyor. “Bil, Ey Muhammed!” ifadesi bunun farz ve mutlaka yapılması gereken bir emir olduğunu ortaya koyuyor.

Burada: “Hocam, bunu bilmenin farz olduğunu nereden çıkarıyorsun? Kim söylemiş Lâ ilâhe illallâh’ı bilmenin farz olduğunu?” şeklinde bir soru sorabilirsin ve bu soruyu sormak senin hakkındır. Ben bu soruna şu soruyla cevap vereceğim ki, inşâallah bunun cevabını bulduğunda konumuzla alâkalı sorunun da cevabı kendiliğinden ortaya çıkmış olacaktır.

Sorum şu: Namaz farz mıdır?

Eğer cevabın ‘Evet’ ise —ki böyle olmak zorundadır— o zaman bunun delili nedir?

Bu soruya senin yerine istersen ben cevap vereyim: Evet, namaz farzdır ve bunun delili Rabbimizin “Namazı kılın!” şeklinde Kur’ân-ı Kerim’in farklı yerlerinde verdiği emirdir.

Dikkat edersen bu ayetlerde ‘namaz fardır’ denilmiyor; ama tüm ulema bu ayetlerden hareketle namazın farz olduğunu söylüyor.

Peki neden?

 Nedeni şu: Çünkü Kur’ân-ı Kerim’de ve Peygamber Efendimizin hadislerinde bir şey ‘Yap’, ‘Et’ şeklinde emir tarzında gelirse, bu hüküm ilk etapta ‘farziyet’ ifade eder. Zekât ve benzeri birçok ibâdet içinde aynı şey söz konusudur. İşte bunun gibi Lâ ilâhe illallâhın ne anlama geldiğini bilmeyi ifade eden ayette tıpkı “Namazı kılın!” ayetinde olduğu gibi emir kalıbı ile gelmiştir. Bu nedenle namaz nasıl farz ise Lâ ilâhe illallâhı bilmekte aynı şekilde farzdır.

Burada şöyle bir soru daha sorabilirsin:

“Hocam! Bu ayette Allah bana değil, Peygamber Efendimize hitap ediyor ve onun bilmesini emrediyor. Dolayısıyla bu emir beni kapsamaz, beni bağlamaz!”

Bu soruya da şu şekilde cevap vererek aklına gelen bu şüpheyi yok etmeye çalışacağım:

Kur’ân-ı Kerim’de Peygamber Efendimize yapılan emir ve tavsiyelerin tamamı, O’na özgü olduğunu belirten bir delil olmadığı sürece tüm Müslümanları kapsar. Yani Allah celle celaluhu Kur’ân’da Efendimize her ne emir vermişse, bu asıl olarak beni de, seni de bağlar. Mesela Kur’ân-ı Kerim’de Peygamber Efendimize anne-babaya hürmet etmeyle alakalı olarak şöyle buyrulmuştur:

“Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa sakın ha onlara ‘öf!’ bile deme; onları azarlama! Onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.(İsra Suresi, 23, 24)

Bu ayette ki hitap kesinlikle Peygamber Efendimizedir. Ama dünya âlem bilmektedir ki, Efendimizin anne-babası kendisine bu ayetler geldiğinde vefat etmiştir ve Efendimizin onlara böyle bir şey söylemesi asla mümkün değildir. O zaman bu ayeti nasıl anlamamız gerekmektedir?

İşte yine yukarıda söylediğimiz gerçeğe vurgu yapacağız: Kur’ân-ı Kerim’de Peygamber Efendimize yapılan emir ve tavsiyelerin tamamı, O’na özgü olduğunu belirten bir delil olmadığı sürece herkesi kapsar ve içine alır.

Eğer Allah celle celaluhu, Peygamber Efendimize “Lâ İlâhe İllallâh’ı bil, Ey Muhammed!” demişse bu aynı zamanda “Ey Ahmed! Ey Mehmed! Sen de Lâ İlâhe İllallâh’ı bil!” demektir.

Son olarak bir şey daha söyleyeyim: Kur’an’ın; insanları hidayeti ulaştırması, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarması, hakkı ortaya koyması, ihtilaflarda hakemlik yapması… gibi birçok indiriliş gayesi vardır. Bu gayelerden bir tanesi de insanoğlunun Lâ ilâhe illallah’ı bilmesi, ne anlama geldiğini öğrenmesidir. Bu gerçeği Rabbimiz Kur’ân’ı Kerim’de şu şekilde dile getirir:

“İşte bu (Kur’an), kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak bir tek ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri ibret alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir.” (İbrahim Sûresi, 52)

İşte kardeşim, şimdi anladın mı bu kelimeyi bilmemizin neden gerekli olduğunu? Neden bunu öğrenmemizin tıpkı namazı öğrenmek gibi Allah’ın bir emri olduğunu?


Faruk Furkan

(Lâ İlâhe İllallâh Ne Demek Biliyor musun?

adlı eserden alıntılanmıştır.)

Okunma Sayısı:3157