“Yavrucuğum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir.” (Lokman, 17)

SEKİZİNCİ İPUCU: “Gece Namazına Kalkmak ve Aile Efradımızı Bu Namaza Uyandırmak”

RAHMETLİ OLMANIN İPUÇLARI -8-

بسم الله الرحمن الرحيم

Rahmân ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla…

 


Peygamber Efendimizin sallallâhu aleyhi ve sellem’in pak Sünnetinde yer alan rahmet vesilelerini tespit etmeye ve bunlarla Rabbimizin merhametine uzanan ipleri yakalamaya çalışıyorduk. Bu yazımızdaki rahmet ipucu gece namazına kalkma ve aile efradımızı bu değerli namaza uyandırmayla alakalı olacak. Rabbim şimdiden bizleri bu rahmetten istifade eden kullarından eylesin.

 Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

رَحِمَ اللَّهُ رَجُلا قَامَ مِنَ اللَّيْلِ فَصَلَّى وَأَيْقَظَ امْرَأَتَهُ ، فَإِنْ أَبَتْ نَضَحَ فِي وَجْهِهَا الْمَاءَ ، رَحِمَ اللَّهُ امْرَأَةً قَامَتْ مِنَ اللَّيْلِ فَصَلَّتْ وَأَيْقَظَتْ زَوْجَهَا ، فَإِنْ أَبَى نَضَحَتْ فِي وَجْهِهِ الْمَاءَ

“Gece kalkıp namaz kılan sonrada hanımını uyandıran, şayet kalkmak istemezse yüzüne su serpen erkeğe Allah rah­met etsin. Ve yine geceleyin kalkıp namaz kılan sonrasında da kocasını uyandıran, eğer kalkmak istemezse yüzüne su serpen kadına Allah rahmet etsin.” [1]

İşte rahmetli olmanın bir ipucu daha… Rahmete ve rahmet diyarı olan cennete götüren bir ipucu daha önümüzde durmakta; tutuvermemiz ve yakalayıvermemiz için adeta kendisini elimize atmakta…

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem tarafından bize uzatılan bu ip, gecenin bağrında kalkarak namaz kılmaktan ve bu hayırlı amele eşlerimizi de ortak etmeye çalışmaktan söz edecek.

Ne mutlu bu ipi yakalamaya çalışarak rahmet deryasında bir adım öteye gidebilenlere!

 

*** *** ***

Değerli kardeşim, müslümanların gündeminden neredeyse çıkmış olan bu önemli ibadetin izahına geçmeden önce şöyle bir dua ile Rabbime yakarmak ve O’nun rahmet esintilerini, yazarken benim, okurken de senin bulunduğun ortamda estirmeye çalışmak istiyorum:

Rabbim, uykularımızı ıslah ederek gecelerimizi bereketlendir. Az uykuyla bizi yetindir. Gereği gibi bu değerli ameli işlemeye bizleri muvaffak kıl. Kur’ân’ı, gecenin karanlıklarında bize yoldaş eyle. O eşsiz vakitlerde hakkıyla onu anlamayı nasip et. Gece kıyamını bize kolaylaştır. Onunla gönüllerimizi nurlandırdığın gibi, yüzlerimizi de nurlandır. Ve hem bizi hem de bu yazıyı okuyan kardeşlerimizi gündüzün yiğidi, gecenin âbidi eyle. (Allahumme âmîn)

Allah Teâlâ’dan, kabul edilmesini temenni ettiğim bu duanın ardından konuyla alakalı detaylara geçebiliriz.

Öncelikle şunu belirtelim ki, Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem bu hadisinde iki ameli işleyen mümin için rahmet temennisinde bulunmaktadır. Bu ameller:

a) Gece namazına kalkmak,

b) Eşini gece namazına kaldırmaktır.

Bir mümin, bu iki ameli işlemeye gayret ettiğinde, öncelikle peygamberinin dilinden rahmet duası almakta, sonrasında ise Allah’ın rahmetine erişmeye namzet olmaktadır. Bu nedenle, Allah’ın rahmetini arayan ve her fırsatta O’ndan merhamet dileyen kullar olarak bizlerin, bu ameli önemsemesi ve gereğince onunla amel etmeye gayret etmesi gerekmektedir. Bizler, bu ameli işlemeye çabaladığımızda bununla sadece rahmete erişmekle kalmayacak, aynı zamanda Allah’ı çokça zikreden erkekler veya Allah’ı çokça zikreden kadınlar sınıfından sayılacağız. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:

“Bir kimse geceleyin karısını uyandırır da beraberce veya her biri kendi başına iki rek’ât namaz kılarlarsa, Allah’ı çokça zikreden erkekler ve Allah’ı çokça zikreden kadınlar arasına yazılırlar.[2]

Allah’ı çokça zikreden erkekler ve Allah’ı çokça zikreden kadınlar için ise Rabbimiz nasıl bir mükâfat hazırladığını Ahzâb Sûresinin 35. âyetinde şu şekilde ifade eder:

وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا

“...Allah’ı çokça zikreden erkekler ve çokça zikreden kadınlar var ya, Allah onlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”

İnsanın, Allah’ı çokça zikretmesi için normal şartlarda çok uzun vakitler ayırması gerekir. Ama gecenin karanlığında kılınacak iki rekâtlık kısa bir namaz, bunun yerini tutacak ve uzun zaman diliminde yapılacak çok zikre eş değer olacaktır. Unutmamak gerekir ki, akıllı kimse, en az çabayla en büyük kârı elde etmeyi becerebilen insandır.

a) Gece Namazının Fazileti

Hadisimizin ilk maddesinde yer alan “gece namazına kalkma” eylemi, Allah’ın rahmet ve merhametine erişmenin birinci adımıdır. Bir insan, eğer geceleyin kalkar ve Allah’ın kendisine takdir ettiği kadar teheccüd namazı kılarsa, bu durumda Allah’ın rahmetine hak kazanır. Allah’ın rahmetine hak kazananlar ise ne dünyada ne de âhirette asla hüsrana uğramazlar.

Gece kıyamına kalkmanın ve teheccüd namazı kılmanın faziletine dair zikredilemeyecek kadar çok delil vardır. Biz burada bu delillerin tamamını ortaya koyacak değiliz; ama konuya dair öne çıkan ve insanı şevke getiren bazı hususları dile getirerek kardeşlerimize faydalı olmaya çalışacak, ardından da hadisimizde yer alan ikinci maddenin izahına geçeceğiz inşâallah.

Bir Hatırlatma

Öncelikle, kardeşlerimiz arasında hatalı bir telaffuzu olan “teheccüd” kelimesi hakkında bir düzeltme yapmak istiyoruz. Birçok kardeşimiz bu kelimeyi “teheccüd” şeklinde değil, “teveccüd” şeklinde “vav” harfi ile telaffuz etmektedir. Bu telaffuz yanlıştır. Bu kelimenin doğru okunuşu, heceleyerek söyleyecek olursak “te-hec-cüd” şeklindedir. Kavramları oldukları şekil üzere kullanmaya özen göstererek, hem İslamî ıstılahlara değer verdiğimizi ortaya koyalım, hem de aleyhimizdeki insanların ağızlarına “Bunlar daha teheccüd demeyi bile bilmiyorlar!” şeklinde bizi cahillikle itham edecekleri malzeme vermeyelim.

Gece Namazının Faziletine Dair Kur’ân’dan Deliller

Hayat kitabımız Kur’ân-ı Kerîm, gece namazını önemsemiş ve bunun muttaki insanların vasfı olduğunu bizlere bildirmiştir.

Zâriyât Sûresinde müttakîlerin cennette elde ettikleri nimetlerden söz edilir. Bu nimetler zikredildikten sonra onların dünyada iken işleyegeldikleri sâlih amellere vurgu yapılır. Bu amellerin başında, onların öncelikle “Muhsin” oldukları, ardından da geceleri az uyudukları zikredilmiştir. Rabbimiz şöyle buyurur:

إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ آخِذِينَ مَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَلِكَ مُحْسِنِينَ كَانُوا قَلِيلًا مِنَ اللَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ وَبِالْأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ

“Hiç şüphe yok ki müttakîler (Allah’a karşı gelmekten sakınanlar), bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. Rablerinin kendilerine bahşettiği (nimetleri) almaktadırlar. Çünkü onlar, bundan önce de iyi davranan (muhsin) kimselerdi. Onlar, geceleri az uyuyanlardı. Seher vakitlerinde bağışlanma dilerlerdi…” (Zâriyât, 15-18 )

Demek ki ihsân ehli olarak geceleri ibadetle geçirmek, insanı cennette eşsiz nimetlere mazhar kılan bir ameldir.

Acaba ne kadarımız bu sayılan vasıflara sahiptir?

Veya daha teşvik edici bir ifadeyle söyleyecek olursak, bu vasıflara sahip olmak için hangimiz ne kadar çaba harcamaktadır?

Her ne kadar bu sayılanlara hâli hazırda sahip olamasak da, en azından sahip olmak için bir çaba harcamalı ve ciddî bir gayretin içine girmeliyiz. Böyle yaptığımızda belki de Rabbimiz rahmet ve merhametiyle bizleri de onlara ilhak edecek ve cennete girildiğinde “Bunlar da, geceleri az uyumak için çabalayanlardır” buyurarak o kutlu insanlarla bizleri beraber eyleyecektir.

Secde Sûresinde ise bu insanların Allah’ın ayetlerine hakkıyla iman eden kimseler olduğu ve bunlar için cennette hiçbir kimsenin bilmediği ve tahmin edemediği nimetler hazırlandığı vurgulanır. Rabbimiz şöyle buyurur:

إِنَّمَا يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا الَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ  تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَا أُخْفِيَ لَهُمْ مِنْ قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

“Bizim ayetlerimize ancak, kendilerine hatırlatıldığı zaman secdeye kapananlar ve büyüklük taslamayarak Rablerini övenler iman eder. Onların vücutları yataklardan uzak kalır, korkarak ve umarak Rablerine yalvarırlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden harcamada bulunurlar. Yaptıklarına karşılık onlar için ne göz aydınlatıcı nimetler gizlendiğini kimse bilemez.” (Secde, 16, 17)

Gecenin soğuğunda sıcak yataklarını terk ederek Rablerine dua eden bu kimselere, Rableri, hiçbir nefsin hayal dahi edemediği ve tıpkı inci gibi gizlenmiş göz kamaştıran nimetler ihsan edecektir.

 “Şu üç kişiyi Allah hem sever, hem kendilerine güler, hem de onları müjdeler:

Bunlardan biri, bir gurup cihada çıktığında onlarla birlikte canını Allah azze ve celle için ortaya koyarak savaşan kimsedir. Bu durumda ya öldürülür ya da Allah ona zafer vererek kendisine kifâyet eder. Allah (bu kul hakkında meleklerine) der ki: ‘Şu kuluma bir bakın! Nasıl da canını ortaya koyarak Benim için sabretti.’

Diğeri, güzel bir eşi ve yumuşak bir yatağı olduğu halde geceleyin kalkıp kıyam eden kimsedir. Allah (bu kul hakkında): ‘Arzu ve isteklerini terk edip Beni anıp zikrediyor, eğer isteseydi uyuyabilirdi’ der.

Öbürü ise, bir kâfileyle beraber bir yolculuğa çıkan, kâfiledekiler gece boyu (ibadet etmeksizin) uyanık kalıp sonra kalktıkları halde, kendisi darlıkta ve bollukta hep seher vaktinde kıyam eden kimsedir.”[3]

Bir Soru

Acaba bu müminlere neden kimsenin bilmediği ve tahmin edemediği göz aydınlatan nimetler verilecektir?

Çünkü İslam’da verilen karşılıklar, yapılan amelin çeşidine göre olmaktadır. Daha orijinal bir ifadeyle söyleyecek olursak, “الجزاء من جنس العمل/el-cezâu min cinsi’l-amel”dir. Yani “Karşılık amelin cinsindendir.” Nasıl amel işlersen o şekilde karşılık görürsün.

Onlar, hiç kimse kendilerini görmesin diye gizli gizli ibadet ettikleri ve gizliliği temin etmek için gece vakitlerini seçtikleri için, Rableri de buna karşılık olarak onlara gizli nimetler hazırlayacaktır. Öyle gizli nimetler ki, onları ne bir göz görmüş, ne bir kulak işitmiş, ne de bir beşerin aklına gelmiştir.

“Ben, sâlih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir insanın hatır ve hayaline gelmeyen nimetler hazırladım.”[4]

Allah’ın, biz kullarına bildirdiği cennet nimetleri bile insanın aklının almayacağı nitelikte olduğuna göre, peki ya insanlardan gizlediği nimetler nasıldır acaba?

Onlar çok daha mükemmel ve çok daha harika değil midir?

Bir Nükte

İnsan nefsi, kendisinden gizlenen şeyleri derinlemesine incelemeye son derece meraklıdır. Kendisinden gizlenen şeylere ulaşmayı arzular ve onu elde etmek için var gücünü ortaya koyar. İşte belki de bundan dolayıdır ki, Yüce Allah, gece kıyamına kalkanların ödülünü gizlemiş ve bununla insanların meraklarını cezbederek onları gece namazına teşvik etmiştir.

Ey Kerîm olan ve lütfu tüm âlemleri kuşatan Allah’ım! N’olur bu nimetlerden bizleri mahrum etme ve bizleri, az uykuyla iktifâ ederek gecelerini ihyâ eden kullarından kıl. (Allahumme Âmîn)

Gece Namazının Faziletine Dair Sünnetten Deliller

Kur’ân-ı Kerîm gibi Sünnet-i Seniyye’de de gece namazının faziletine dair çok önemli deliler mevcuttur. Bunlardan bazıları şöyledir:

“Gece namazının gündüz namazlarına üstünlüğü, gizli verilen sadakanın, açıktan verilene üstünlüğü gibidir.”[5]

Geceleri namazla kıyamda durunuz. Bu, sizden önceki sâlih insanların yolu, Rabbinize yaklaştırıcı, kötülükleri örtücü ve günahları yok edicidir.”[6]

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:

— Cennette, dışı içeriden içi de dışarıdan görünen odalar vardır, buyurmuştu. Bunun üzerine Ebu Malik radıyallahu anh:

Bunlar kimler içindir ya Rasûlallah? diye sordu. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:

— Güzel söz söyleyen, yemek yediren ve insanlar uyurken geceyi ibadetle geçirenler içindir, diye karşılık verdi.[7]

“Kim geceyi ‘on’ ayetle ihya ederse, gâfillerden olmaz. Her kim ‘yüz’ ayetle ihya ederse, hakkıyla ibadet edenlerden yazılır. Kim de ‘bin’ ayetle ihya ederse, kantar kantar sevap elde edenlerden yazılır.”[8]

“Gecede bir saat vardır ki, kim, o saate rastlar ve Allah’tan dünya ve âhiret ile ilgili bir şey isterse verilir. Bu her gece için geçerlidir.” [9]

“Allah’ın en sevdiği namaz Dâvud aleyhisselam’ın namazı, en sevdiği oruç da Dâvud aleyhisselam’ın orucudur. O, gecenin yarısında uyur, üçte birinde kalkar, altıda birinde uyurdu. Bir gün oruç tutar, bir gün de iftar ederdi.” [10]

“Ey insanlar! Birbirinize selâm veriniz, yemek yediriniz, insanlar uyurken geceleyin namaz kılınız. Böyle yaparsanız selâmetle cennete girersiniz.”[11]

“Ramazandan sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan muharremde tutulan oruçtur. Farz namazlardan sonra en faziletli namaz da gece namazıdır.”[12]

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem geceleri ayakları şişinceye kadar kıyam ediyordu. Kendisine:

Ya Rasûlallah! Allah senin geçmiş ve gelecekteki günahlarını affetmesine rağmen böyle mi yapıyorsun? denildi. Cevaben şöyle buyurdu:

 —  Şükreden bir kul olmayayım mı? [13]

Gece namazının fazileti hakkında rivayet edilen hadislerin yekûnu bir hayli çoktur. Biz, hatırlatma adına sadece bir kısmını zikrettik. Dileyenler, hadis kitaplarının ilgili bölümlerine müracaat edebilirler.

Gece Namazına Kalkmaya Yardımcı Olan Hususlar

Gece namazına kalkabilmek için dikkat edilmesi gereken bir takım hususlar vardır. Bunlara riayet ettiğimiz ölçüde gece namazına kalkmamız daha bir kolay olacak, uykumuza hâkim olmamız daha da basitleşecektir. Uykuya söz geçirmek gerçekten de çok zor bir iştir. Çünkü şeytan, insanın uykusu üzerinde planlar kurmakta ve onu bu hayırlı amelden alıkoymanın fırsatlarını kollamaktadır. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:

“Biriniz uyuduğu zaman şeytan onun ense köküne üç düğüm atar. Her bir düğümü attığı yere ‘Gecen uzun olsun, yat, uyu!’ diye eliyle vurur. Şayet o kimse uyanarak Allah’ı anarsa, düğümlerden biri çözülür. Abdest alırsa, bir düğüm daha çözülür. Bir de namaz kılarsa, şeytanın attığı bütün düğümler çözülür ve böylece neşeli ve huzurlu bir şekilde sabahlar. Allah’ı anmaz, abdest alıp namaz kılmazsa uyuşuk ve tembel bir halde sabahlar.”[14]

Bu konuda ona fırsat vermemek için zikredeceğimiz hususlara gücümüz miktarınca dikkat etmeliyiz. Ulemamızın, kitaplarında zikrettiğine göre gece namazına kolay kalkabilmenin yolu şu sayacağımız maddelere dikkat etmekten geçer:

 1- Az Yemek. Aşırı yemek yiyerek karnı doldurmak insana rehavet vereceği için, özellikle akşamları çok yemek yenmemelidir. Ya akşamdan önce yemek yenmeli ya da akşam yemeği hafif ve az tercih edilmelidir. Bu hususa dikkat etmeyenlerin gece namazına kalkması oldukça zor ve külfetlidir. Selef’in büyüklerinden İmam Sufyan-ı Sevrî rahimehullah’ın “Az yemeğe alışın ki, gece kıyamına sahip olasınız”[15] sözü bu hususa işaret etmektedir. O, şayet bu tavsiyesine muhalefet ederek akşam yemeğini biraz fazla kaçırırsa “Eşeğin yemi fazla verildiğinde daha çok çalışır” diyerek kalkar ve o gecenin tamamını sabaha kadar ibadetle geçirirmiş.[16]

2- Kaylûle Uykusu Uyumak. Kaylûle, gündüzün ortasında bir süreliğine uykuya çekilerek istirahat etmek demektir. Kişi bu istirahatıyla gece ibadetine daha kolay kalkacaktır. Allah’ın Rasûlü ve O’nun kutlu ashabı, bu hususta bizlere örnektir. Onlar, güçleri miktarınca gündüzleri kaylûle yaparak gece kıyamına nefislerini hazırlamışlardır.

Hasan-ı Basrî rahimehullah, bir keresinde çarşıda bir gurubun yanından geçmişti. Onların lafa dalışlarını ve bağırıp-çağırışlarını görünce: “Bunlar kaylûle yapmaz mı acaba?” dedi. Orada bulunanlar: “Hayır, yapmazlar” yanıtını verdi. Bunun üzerine Hasan-ı Basrî rahimehullah: “Öyleyse ben onların gecelerinin kötü bir gece olacağını düşünüyorum” dedi.[17]

3- Yatağını Sertleştirmek. Yumuşak, konforlu ve içine gömüldüğümüz yataklar, insanların daha derin uyuması ve uyutulması (!) için icat edilmiş Batı mahsulü ürünlerdir. İslamî kültürle herhangi bir alakası yoktur. İslam’da insanı uyutan değil, uyandıran yataklar esastır. Allah’ın Peygamberi böyle yatakları seçmiş ve hiçbir zaman rahat uyumanın derdine düşmemiştir.

Hz. Ömer radıyallahu anh anlatır:

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin yanına girmiştim. Bir hasırın üzerine uzanmış yatıyordu. Yanına oturdum ve gördüm ki, yattığı hasır O’nun yan tarafına iz bırakmıştı.”[18]

Efendimizin yastığı da yatağından farklı değildi. Âişe annemiz anlatır:

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin geceleyin üzerinde uyuduğu yastığı, içi lifle doldurulmuş deriden yapma bir yastık idi.”[19]

İşte biz de bu yolu izleyerek içine gömüleceğimiz yatak ve yastıkları değil, bizi idare edecek kadar yeterliliği olan yatak ve yastıkları tercih etmeliyiz ki, bu sayede gece namazına uyanmamız kolay olsun.

4- Günahlardan Uzak Durmak.

Günahların, insan hayatının birçok alanında olumsuz etki yaptığı sabittir. Bu olumsuz etkilerden biri de insanı gece namazından alıkoymasıdır. Bunu, Selefimiz net bir biçimde ifade etmiştir. Şimdi bunu birkaç örnekle izah edelim:

● Adamın birisi İbrahim Ethem’e:

— Ben gece kalkmaya güç yetiremiyorum; bana bir reçete yazar mısın? dedi. Bunun üzerine İbrahim Ethem adama:

— Gündüz O’na isyan etme ki, gece seni huzuruna diksin. Şüphesiz ki senin geceleyin O’nun huzuruna dikilmen en şerefli işlerdendir. Günahkâr ise bu şerefe nail olamaz.[20]

● Fudayl b. İyad rahimehullah şöyle demiştir: “Eğer gece kıyamına ve gündüz orucuna güç yetiremiyorsan, bil ki sen, günahlarının kendisini kelepçelediği mahrum birisisin.”[21]

Hasan-ı Basrî rahimehullah da şöyle der: “Bir kimse gece kıyamını terk ediyorsa, bu ancak işlemiş olduğu bir günah nedeniyledir. Bu nedenle her gece güneş batarken kendinizi yoklayın ve Rabbinize tevbe edin ki, gece kıyamına kalkabilesiniz.”[22]

İşte bu ve benzeri nakiller bize, Selef’in, gece namazına kalkamamayı günahlara bağladığını açıkça göstermektedir.

5- Namaza Kaldıracak Bir Arkadaş Edinmek. Eğer sen, kendi başına namaza uyanamıyorsan, bu durumda seni uyandıracak bir arkadaş edinmeli ve telefonlaşmak gibi yaygın olan vasıtalardan yararlanarak gece namazına kalkmaya çalışmalısın. İlerleyen satırlarda daha geniş bir şekilde izah edileceği üzere, hem Allah’ın Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem, sevdiği yakınlarını gece namazına kaldırmış, hem de birbirlerini bu namaza kaldıranlara rahmet duasında bulunmuştur. İşte biz de böylesine bizi namaza uyandıracak arkadaşlar edinerek, gece namazına kalkma hususunda onlardan yardım alabiliriz.

6- Selef’in Yaşantısını Tanımak. Selef âlimlerinin bu namaza nasıl değer verdiğini bilmemiz de, bizleri bu namaz noktasında daha bilinçli kılacaktır. Aşağıda zikredeceğimiz birkaç örnek onların bu namaza karşı ne kadar hassas olduklarını ortaya koymaktadır.

● Ebu Hureyre radıyallahu anh, gecenin (ilk) üçte birini kendisi ihyâ ederdi. Sonra eşi uyanır, o da üçte birini ihyâ ederdi. En sonunda da oğlu kalkar, kalan üçte birlik kısmı ihyâ ederdi. Biri uyuyunca öbürü, öbürü uyuyunca da öteki kalkardı.[23]

● Sırrî es-Sekatî rahimehullah, gece bastırdığı zaman gecenin ilk vakitlerinde çabalar, gayret ederdi. Yorgun düştüğünde ise inleyip ağlamaya başlardı.[24]

● Mansur b. Mu‘temir rahimehullah’ın komşusunun kızı bir keresinde babasına:

— Babacığım, Mansur’un evinin çatısında dikili duran kütük nerede? diye sordu. Bunun üzerine babası:

— Kızım, o, Mansur’un bizzat kendisidir. Mansur geceleri ayakta durarak ibadet eder, diye karşılık verdi.[25]

Yani Mansur b. Mu‘temir rahimehullah, evinin damında geceleri uzun uzun kıyam ettiği için komşusunun küçük kızı onu damdaki bir kütük zannetmiş, gündüz onu göremeyince de babasına bu soruyu yöneltmişti.

● Sâlih b. Yahyâ’nın oğulları Ali ve Hasan anneleri ile birlikte geceyi üçe bölerlerdi. Ali gecenin ilk üçte birini ihyâ eder sonra yatardı. Ardından Hasan kalkar ve o da üçte birini ihyâ eder yatardı. En sonunda anneleri kalkar gecenin kalan üçte birini ihyâ ederdi. Daha sonra anneleri vefat etti. Bu nedenle geceyi kendi aralarında ikiye böldüler. Sabaha kadar geceyi ihyâ ile meşgul olurlardı. Sonraları Ali de vefat etti. Bundan dolayı Hasan tüm geceyi kendi başına ihyâ eder oldu. Kendisine bundan ötürü “Vadinin yılanı” denilmiştir.[26]

● Riyâh el-Kaysî rahimehullah, bir kadınla evlenmişti. Riyâh, kadını sınamak için gece olunca uyudu. Kadın ise gecenin dörtte birini ibadetle geçirdi. Sonra eşine:

— Ey Riyâh! Kalk artık! diyerek seslendi.  Riyâh:

— Tamam, kalkıyorum, dedi. Kadın gecenin diğer dörtte birlik bölümünü de ibadetle geçirdi. Ardından yine:

— Ey Riyâh! Kalk artık! diyerek çağırdı. Riyâh yine:

— Tamam, kalkıyorum, diye cevap verdi; ama kalkmadı. Kadın gecenin üçüncü dörtte birlik bölümünde de ibadet etti. Sonra tekrar:

— Ey Riyâh! Kalk artık! diyerek seslendi. Riyâh:

— Kalkıyorum, dedi. Bunun üzerine kadın:

— Gece bitti, Muhsinler toplandı, sen ise hâlâ uyuyorsun! Ah ah! Beni seninle kim kandırdı bir bilseydim keşke! dedi ve gecenin kalan diğer kısmını da ibadetle geçirdi.[27]

İşte bu örnekler, Selef’in gece namazı ve gece kıyamı hakkındaki hassasiyetlerinden bazı tablolardır. Onların kutlu hayat hikâyelerini inceleyenler, daha bunun gibi nice can alıcı örnekler bulabilirler. Onların gece namazına verdikleri değeri öğrenmek isteyenlere Polen Yayınları’ndan çıkan “Gece Yolcuları” adlı eseri tavsiye ederiz. Orada çok daha farkı örnekler bulmak mümkündür.

Buraya kadar zikrettiğimiz bu altı maddede, gece namazına kalkma noktasında bize yardımcı olan hususlardan bazıları zikredilmiştir. Bunların yanında yatsı namazından sonra gerekli bir durum yoksa hemen yatmak, geceleri fazla sohbet etmemek, helal lokmaya dikkat etmek, şişman olmamaya çalışmak, spor yapmak ve uyku âdabına riayet etmek gibi bazı hususular da, gece namazına yardımcı olan unsurlardandır. Bunlara riayet ederek gece kıyamına kalkmayı kolaylaştırabiliriz.

Allah hepimizi hakkıyla geceleri ihyâ eden kullarından eylesin.

b) Gece Namazına Eşimizi Kaldırmanın Fazileti

Müslüman, hayır noktasında asla bencillik eden ve sadece kendi nefsini düşünen bir insan değildir. Yaptığı iyiliklere başkalarını da ortak etmek, onların da hayır kazanmalarını temin etmek ister. Çünkü o, Rabbisinin şu buyruğundan haberdardır:

وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوَى

“İyilik ve takvâ hususunda birbirinize yardım edin…” (Maide, 2)

Bu, Allah tarafından ona verilmiş bir emirdir. Bu emri yerine getirmek için o, hayır bildiği ve takvâ kapsamında değerlendirdiği her güzel amele hem kendisini dâhil eder, hem de sevdiği ve hayırlarını istediği tüm kardeşini. Müslümanın, hayrını dilediği ilk insanlardan birisi hiç kuşkusuz “eşi” olduğu için, iyilik ve takvâda öncelikli olarak ona yardım etmeli ve onu desteklemelidir. Şeytanlar ve şeytanlaşmış insanlar bile kötülükte birbirleriyle iş birliği yapmaktadırlar. Cennet ümidi olmayan bu tiplemeler, batıl noktasında nasıl birbirlerini destekliyor ve işbirliği yapıyorlarsa, cennete namzet olan biz mümin kulların da iyilikte işbirliği yapmaları ve kol kola vererek hayırda birbirlerine yardımcı olmaları gerekmektedir.

Müslüman, cennete doğru çıktığı çileli yolculuğunda, yolculuğun sıkıntılarını beraber üstleneceği veya yolcuğun nimetlerinden beraberce istifade edeceği birilerini arar yanına. Kendisine iyisiyle kötüsüyle bir ömür arkadaşlık etme çabası veren “eşi” bu anlamda ona yârenlik edecek en iyi insandır. Bundan dolayı onun, bu faziletli amele eşini ortak etmemesi, bu noktada cimri davranması asla düşünülemez; çünkü o, bu sayede Rabbisinin rahmetine erişecektir. Dünyalık nimetleri eşinden esirgemeyen bir kimsenin, karşılığında Allah’ın rahmetinin verileceği bir amelden eşini esirgemesi mümkün olur mu hiç? Aklı olan birisi hiç böyle bir şey yapabilir mi?

Eğer onların, şu dünyada iyisiyle kötüsüyle bizlere eşlik ettikleri gibi âhirette de eşlik etmelerini ve cennete girerek, hurilerin bile kıskanacakları bir güzellikte yeniden eşlerimiz olmalarını istiyorsak, bu durumda onları gece namazına kaldırmalı ve en azından iki rek’at kılmalarını sağlayarak ilahî rahmete hak kazanmalarını temin etmeliyiz.

Bu noktada şunu hiç hatırımızdan çıkarmamamız gerekir ki, Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem bize bizden daha merhametli, bize bizden daha şefkatlidir.

لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنِينَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ

“Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok zor gelir. O, size çok düşkündür,  mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe, 128)

Bu âyette de ifade edildiği üzere O, bize acır, merhamet eder. Asla zorluk çekmemize, sıkıntıya düşmemize tahammül edemez ve bizim dara düşmemiz O’na çok ağır gelir. İşte bize karşı bu denli şefkatli olan bir peygamber, eğer “eşlerinizi gece namaza kaldırın” diyorsa, o zaman bunun insanların zannettiği şefkat ve merhamet anlayışıyla bir alakası yoktur. Eğer biz, acıdığımız ve merhamete geldiğimiz için onları kaldırmıyorsak, bu durumda bizim merhamet anlayışımızda bir yanlışlık var demektir. Biz onları gerçekten seviyorsak, dünyada mutlu ve bahtiyar olmalarını arzu ettiğimiz gibi, ebedî hayatta da mutlu ve bahtiyar olmalarını istemeli ve bunun bir gereği olarak da onları mutlaka gece namaza kaldırmalıyız.

Allah’ın Rasûlü, bizlere tavsiye buyurduğu bu güzel ameli bizzat kendisi de uygulamış ve ehl-i iyalini gece namazına kaldırarak merhametin nasıl olması gerektiğini bizlere öğretmiştir.

Hz. Ali anlatır: Bir gece Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, benim ve kızı Fatıma’nın yanına gelerek kapımızı çaldı ve:

(Siz hâlâ) namaz kılmıyor musunuz? buyurdu. Bunun üzerine ben:

— Ey Allah’ın Rasûlü! Canlarımız Allah’ın elindedir; bizi uyandırmayı dileseydi uyandırırdı, dedim.

Bunu söyleyince Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem hemen döndü ve bana bir şey söylemedi. Daha sonra arkasını çevirip giderken dizine vurarak şöyle dediğini duydum:

İnsanoğlu ne kadar da tartışmacıdır![28]

Normal şartlarda Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in insanları rahatsız ettiği asla vaki değildir. Ama burada O’nun, kızı ve damadını kaldırmak için gece vakti evlerine geldiğini ve kapıyı çalarak kendilerini namaza uyandırmaya çalıştığını görüyoruz. Eğer gece namazı, insanları rahatsız edecek kadar değerli ve faziletli olmasaydı, Allah’ın şefkat timsali peygamberi asla kızı ile damadını, Allah’ın, mahlûkatı için dinlenme vakti kıldığı bir anda gelip uyandırmaya çalışmazdı. Fakat O, Allah Teâlâ’nın “Ehline namazı emret…” (Tâhâ, 131) ayetine binaen kızının ve amcaoğlusunun bu değerli amelden mahrum kalmamasını istedi ve bu nedenle onları uyandırma çabasına girdi.

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, bu uygulaması ile konumuzun esasını teşkil eden hadiste ifade edilen rahmete öncelikle kendisi talip olmuştur. O, hem gece namazına bizzat kendisi kalkarak, hem de aile efradını ona kaldırmaya çalışarak Allah’ın rahmetine nasıl talip olunacağını biz ümmetine öğretmiştir. Söylediklerini bizzat uygulayarak insanlara yol göstermiş ve örneklik etmiştir.

Eğer biz de O’nun davet ettiği bu rahmete erişmek istiyorsak, bu durumda hem gece namazına kalkmalı, hem de aile efradımızı kaldırmaya çalışmalıyız.

Ne mutlu gecelerini namaz ve zikirle ihyâ ederek Allah’ın rahmetine kavuşabilen kullara!

 

“Gece kalkıp namaz kılan sonrada hanımını uyandıran, şayet kalkmak istemezse yüzüne su serpen erkeğe Allah rah­met etsin. Ve yine geceleyin kalkıp namaz kılan sonrasında da kocasını uyandıran, eğer kalkmak istemezse yüzüne su serpen kadına Allah rahmet etsin.”

 

 

Faruk Furkan

 



[1] Ebû Dâvûd, 1450. Hadis “Sahih”tir.

[2] Ebû Dâvûd, Tatavvu 18, Vitir 13.

[3] Sahîhu’t-Terğîb ve’t-Terhîb, 625.

[4] Buhârî, Bedu’l-Halk 8, Müslim, Cennet 2-5.

[5] Taberanî rivayet etmiştir.

[6] Tirmizî rivayet etmiştir.

[7] Taberanî ve Hâkim rivayet etmiştir.

[8] Sahîhu’l-Câmii’s-Sağîr, 6430; Sahîha, 642.

[9] Müslim rivayet etmiştir.

[10] Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir.

[11] Tirmizî ve İbn-i Mâce rivayet etmiştir.

[12] Müslim rivayet etmiştir.

[13] İbn-i Huzeyme rivayet etmiştir.

[14] Buhârî, Teheccüd 12; Müslim, Müsâfirîn 207.

[15] Tenbîhu’l-Muğterrîn, sf. 35.

[16] İhyâu Ulûmi’d-Dîn, 1/419, 420.

[17] Ruhbânu’l-Leyl, 2/461.

[18] Müslim, 1479.

[19] Sahîhu’l-Câmii’s-Sağîr, 4714.

[20] Tenbîhu’l-Muğterrîn, sf. 35.

[21] Hilyetu’l-Evliyâ, 8/91.

[22] Tenbîhu’l-Muğterrîn, sf. 34.

[23] Ahmed b. Hanbel, “ez-Zühd”, 221.

[24] Hilyetu’l-Evliyâ, 3/126.

[25] Siyeru A‘lâmi’n-Nübelâ, 5/403.

[26] Ruhbânu’l-Leyl, 1/401.

[27] Sıfatu’s-Safve, 4/27.

[28] Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir. Bkz. el-Lü’lü ve’l-Mercân, 443.

Okunma Sayısı:15025